Salvador da Bahia
Esmerim biçim biçim...
28.01.2009 - 03.02.2009
30 °C
View
Seyahat
& Brazil
on acikbilet's travel map.
Hiç bitmeyecek herhalde dediğimiz 27 saatlik yolculuk bitip de Salvador terminaline indiğimizde ilk işimiz kalacak bir yer ayarlamak oldu. Rehberden mi bulduk, yoksa turizm danışmadan mı önerdiler hatırlayamıyorum ama eski şehir merkezine yakın güzel bir otel bulup terminalin karşısındaki alışveriş merkezinin önünden klimalı bir otobüse atladık. Brezilya'da otobüs olsun minibüs olsun her türlü toplu taşıma aracının girişinde turnikeler olduğu için büyük sırt çantalarıyla toplu taşıma aracına binince ya çantaları turnikenin üzerinden aşırmak ya da çantalara turnikenin dibinde bir yer bulmak gerekiyor. Zaten sıcak olan havanın da etkisiyle kan ter içinde çantaları hemen kapını yanına yerleştirdik ve otobüsün mümkün olan en uzun rotayı takip etmesi sayesinde neredeyse bir saati aşkın bir sürede otele ulaştık.
Salvador
Biraz dinlenip dışarı çıkmamız akşamüzerini bulduğundan şehir merkezinde avare avare dolaşıp akşam yemeğine kadar bir bakkalın masa atıp ucuza bira sattığı dar sokakta demlenip etrafı seyrederek vakit geçirdik. Salvador kolonyal mimarisi, plajları ve karnavalıyla olduğu kadar mutfağıyla da meşhur. “Buraya has tüm yemekleri tadabileceğiniz güzel bir yer.” diye tavsiye edilen Senac'ta açık büfeyle sunulan yemeklerin üzerlerine isimlerini yazmışlar, güzel olmuş, ama hepsi siyah olan garsonlara giydirdikleri kıyafetlerden ve aşırı resmi hizmetten dolayı insana sanki köle çalıştırılıyormuş izlenimi veren ortam o kadar soğuk ve itici ki insan yediği yemekten zevk alamıyor doğrusu. Yine de Salvador'daki deniz ürünlerinin genel olarak çok lezzetli olduğunu belitmek gerekli.
Salvador da Bahia, Rio'dan önce yaklaşık 200 sene kadar Portekiz kolonisinin başkentliğini yapmış. O dönemde inşa edilen şehrin çok büyük kısmı korunarak bugüne geldiğinden Brezilya'da kolonyal mimariyi en geniş çaplı görebileceğiniz yer burası. Eski şehirde dar, arnavut kaldırımı kaplı sokakların iki yanında 2-3 katlı taş binalar yükseliyor. Hemen hemen her köşe başında karşınıza irili ufaklı kiliseler çıkıveriyor. Özellikle ikinci gün gittiğimiz Sao Fransicso Kilisesi'nin bahçesindeki çiniler ve içindeki süslemeleri kaçırmamak gerek. Herhalde kartpostallarını satıp gelir elde etmek istedikleri için, ibadet olmamasına rağmen içeride resim çekilmesi yasaklamışlar ama çaktırmadan bir-iki kare çekmeden duramadık. (İçerdeki görevlilerden biri beni fotoğraf çekerken yakalayıp çektiğim kareleri silmemi istedi. Başımda dikilerek kontrol ettiğinden, altı karenin ancak yarısını kurtarabildim.)
Salvador kiliseleri
İhtişamlı San Francisco Kilisesi
Afrika–Güney Amerika hattının Brezilya bacağı olan Salvador, yüzyıllar boyunca köle ticaretinin başladığı nokta olmuş. Bu nedenle burada güneye göre daha fazla Afrika kökenli insan yaşıyor. Afrika'dan gelenler beraberlerinde kültürlerini de getirmişler. Afro-Brazileiro Müzesi'nde detaylı olarak anlatılan capoeira (Angola'dan getirilen kölelerin memleketlerinde yaptıkları “dövüş” provalarını Portekizli efendilerine daha kabul edilebilir hale getirmek için dans ve müzikle birleştirerek yarattıkları bir disiplin) ve candomble (Afrika'daki inançlarının devamı olarak 16'ncı yüzyıldan itibaren Brezilya'daki köleler arasında yaygınlaşan ve bugün Brezilya'da yaklaşık 1,5 milyon inananı bulunan bir inanç sistemi) Salvador'da yaygın. Candomble ayinine katılmak istesek de ayinler genelde ayın ilk haftasında gerçekleştirildiğinden müzede anlatılanlarla yetinmek zorunda kaldık.
Salvador'a gelip de görmeden terk etmemeniz gereken bir başka yer de, Nosso Senhor de Bonfim Kilisesi. Şehir merkezinden biraz uzak bir mahallede yer alan bu kilisede adanan adakların yerine geldiğine inanılıyor. Mimari olarak pek ilginç bir yanı olmasa da insanların dileklerini bıraktıkları oda ilgi çekici. Diyelim ki böbreğinizde taş var, küçük bir böbrek maketi maketi bırakıyorsunuz. Ya da bacağınızdaki kireçlenme için komple bir bacak maketi götürüyorsunuz. Her yıl Ocak ayının ilk haftasında binlerce insan şehir ile kilise arasındaki kilometrelerce yolu yürüyerek katedip, dileklerini bu kiliseye bırakıyorlarmış.
Bonfim Kilisesi
Ayrıca, şehir merkezinde, Bahia eyaletinin gurur kaynağı olan Amado'nun hayatını ve eserlerini sergileyen Jorge Amado Müzesi mevcut. Yanlış hatırlamıyorsam 40 küsür dile çevrilen kitaplarının kapakları için kalıcı bir sergi düzenlemişler, Almanya'dan Türkmenistan'a bütün yayınları görebiliyorsunuz. Türkiye'den tek kapak Payel Yayınları'ndan yıllar yıllar önce çıkan Tarçın Kokulu Kız'dı, ama Can Yayınları yoktu. Ayrıca Amado'yla Erdal Öz'ü ve Osman Karaca'yı bir arada gösteren fotoğrafları karıştırıp yanlış isimler yazmışlar.
Şok şok şok... Jorge Amado Müzesi'nde büyük ihmalkarlık
Salvador'un meşhur plajlarını denemek için şehir içinde yer alan Barra'ya değil de biraz daha dışarıdaki Flamengo'ya gidelim dedik. Buradaki plaj mevhumu bizdekinden biraz farklı. Uçsuz bucaksız sahilde yan yana bir sürü restaurant yer alıyor. İnsanlar havlularını serip şezlonga uzanmaktansa ya plajda top oynuyorlar ya da bu restaurantların plastik sandalyelerinde oturup sohbet ederken bir şeyler yiyip içiyorlar. Çok sıcakladıkladıklarında da koşa koşa okyanusa dalıp çıkıveriyorlar.
Recife'ye hareket etmeden önce iki gece kaldığımız kuzeydeki sahil şeridinin, yani tam ortasındaki Praia do Forte'de de durum pek farklı değildi. Eskiden balıkçı kasabasıyken şimdi orta sınıfın tatil yaptığı bir merkeze dönüşen (ve her zaman olduğu gibi yavanlaşan) beldenin kuzeyinde hindistancevizi ağaçlarının gölgesinde yan yana plajlar uzanıyor. İlk gün “hah şimdi güzelleşecek, şu burnu dönünce daha bir pırıl pırıl olur” diye güneye doğru yürüyerek epey bir uzaklaşıp neredeyse ıssız denecek bir koya geldiğimizde bile okyanusun suyu Ege gibi berrak değildi.
Praia do Forte'den direkt Recife'ye gitmek mümkün olmadığından sabah 9 otobüsü ile Salvador'a dönüp bir sonraki durağımız olan Recife için biletlerimizi aldık. Deniz konusundaki umutlarımızı Recife'ye saklamaya karar vermiştik...
Barış Pala
Posted by acikbilet 09:26 Archived in Brazil Tagged backpacking
27 saatlik bu yolculuktan sonra İstanbuldan gunubirlik Kasa gidip gelebilecek kapasitede oldugunuzu dusunuyorum yanılıyormuyum
Siz bi donun aksam yemege bahcedeyiz 
by patakurt