Rio de Janeiro, Paraty, Sao Paulo
Hoşça kal Brazil
10.02.2009 - 14.02.2009
25 °C
View
Seyahat
& Brazil
on acikbilet's travel map.
Belo Horizonte otogarında Paraty'ye direkt servis olmadığını öğrendiğimizde Rio'ya bilet alıp hava güzelse bir önceki sefer gidemediğimiz İsa tepesine çıkmaya karar verdik. Rio'da otobüsten iner inmez havayı kontrol ettik ve yağmurlu olmasa da puslu olan o sabahta, manzarayı göremeyeceğimiz için tepeye çıkmanın hiç bir anlamı olmayacağını anladık. Rio'ya kadar gelmişken Paraty biletimizi öğleden sonraya alıp, Brezilya'nın medar-ı iftiharı mimar Oscar Niemayer'in Rio'nun hemen karşısında yer alan ve aslında ayrı bir şehir olan Niteroi'de inşa edilmek üzere tasarladığı Modern Sanat Müzesi'nin yolunu tuttuk. Müze içerdiği koleksiyondan çok, Niemayer'in dik açı ile olan savaşındaki önemli bir hamle olan mimarisi ile ilgi çekiyor ve okyanusun üzerinde asılı duran bir mekiği andıran binanın her noktası ayrı bir Atlantik ve Rio manzarası sunuyor.
Niteroi Modern Sanat Müzesi
Niteroi'den Rio manzarası
Rio'daki kısa moladan sonra 5 saatlik bir yolculuğun ardından küçük ve sevimli bir şehir olan Paraty'ye ulaştık. Kapalı bir koya inşa edilmiş olan Paraty, Rio önemli bir liman haline gelmeden önce Minas Gerais'te çıkarılan değerli madenlerin eski dünyaya sevk edildiği nokta imiş. Rio'nun yıldızının parlaması ile şaşalı günleri geride kalan Paraty, Salvador ve Ouro Preto ile birlikte kolonyal dönem mimarisinin en iyi korunduğu şehirlerden biri olarak kabul ediliyor.
Recife'ye kadar çıkıp berrak deniz bulma hayallerimizi gerçekleştiremediğimiz için şansımızı Paraty'de denemeye karar verdik ve ikinci gün etraftaki koylara giden bir tur teknesine atladık. Teknenin sahibi ya da ortağı olduğuna kanaat getirdiğimiz bir amcanın yaptığı canlı müzik eşliğinde dört koya gittik. Su yine çok berrak değildi ama bir iki koy, o güne kadar gittiğimiz tüm plajlardan daha iyiydi. Bir daha uzun süre denize giremeyeceğimizi de göz önüne alarak epeyce yüzdük.
Aynı akşam, kullandığımız rehber kitapta bahsi geçen “Paraty'nin meşhuuur kukla tiyatrosu”na bilet almak üzere şehrin kültür merkezine gittik. Bilet ofisinde karşılaştığımız kukla oynatıcılarından biri (zaten toplam iki kişi var) icra ettiklerinin ne bir kukla tiyatrosu, ne de mim olduğunu belirtip, aslında nev-i şahsına münhasır bir iş yaptıklarını anlatarak bize oyunu pek methedince biletleri alıp, küçücük salondaki yerimizi aldık. yedi bölümden oluşan oyunun ilk bölümü bittiğinde Deniz'le birbirimize bakıp “Yok canım, bu olamaz.”diye fısıldaştık. Hiçbir meselesi ve özelliği olmayan, ancak televizyonda bir çocuk programında gösterilebilecek ya da sirkte sergilenebilecek birbirinden vasat yedi oyun sona erdiğinde kendimizi kandırılmış hissederek salonu terk ettik.
Paraty'deki son günümüzü bütün gün yağan yağmurun dinmesini bekleyerek geçirdikten sonra akşam üzeri Sao Paulo'ya doğru yola çıktık. Dön dolaş, bitmek bilmez virajlı yolları aşıp havaalanını andıran Tiete otogarına vardığımızda saat epeyce ilerlemişti, vakit kaybetmeden Praça do Arboles'deki hostele yerleştik. Ertesi gün daha önce tren istasyonu olan ama şimdi senfoni orkestrasına ev sahipliği yapan Sala de Sao Paulo'da (salon gezmeye açık olmadığı için) yemek yiyip, Museo do Imagem e Som'u gezdikten sonra Ushuaia'da aynı odayı paylaştığımız Sergio ile buluştuk. Birer bira içtikten sonra bize arabası ile uzun bir Sao Paulo turu attıran Sergio'nun gece üçe doğru hostelimize bırakırken yaptığı bizi evinde misafir etme teklifini önce reddetsek de, sabah kaldığımız odadaki tuvalet taşınca Sergio'yu arayıp teklifine icabet etmek istediğimizi söyledik.
Şehrin merkezi sayılabilecek Paulista Caddesi'nin iki paralelindeki evini bize açan Sergio ile keyifli bir cumartesi günü geçirdik. Zengin ile fakir arasındaki uçurumun hemen her köşesinde hissedildiği Brezilya, belki de güleryüzlü ve mutlu insanlarla dolu inanılmaz bir ülke bulacağımız beklediğimiz ve umduğumuzu bulamadığımız için bizde biraz hayal kırıklığı yarattı. Bu ülkeden bizde kalan bizi havaalanında karşılayarak odalarını veren Carollinne ve Filipe ile pazar sabahı saat 04:30'da kalkıp bizi havaalanına bırakan Sergio gibi güzel insanların sıcaklıkları oldu...
Barış Pala
Posted by acikbilet 16:59 Archived in Brazil Tagged backpacking