Kaçkarlara tırmanış
Sessizliğe gömülmeden
03.06.2010 - 04.06.2010
25 °C
View
Seyahat
on acikbilet's travel map.
Kar suları bir araya geldikçe büyüyor, sivri kayalara çarpıp keskin dönemeçleri kökleri sulara uzanan gürgen ve çam ağaçlarını yıkarcasına döndükçe hışmını artırarak eteklere doğru ilerleyişini sürdürüyordu. Kaçkarlardan doğan derelerin asabiyetine tek karşı koyabilen, derinliklerinden gelen başa çıkılamaz bir kuvvetle kıyılarını yoklayan Karadeniz'di. Kabarık dalgalarla sert köpüklerin karıştığı dere ağızlarında, birbirleriyle kucaklaşıp öfkelerini dindiriyorlardı.
Bu buluşma anından gözlerimizi alıp, kıyıdan içerilere, Ayder Yaylası'na doğru yükseldik. Yol boyunca ağaçlar gölgeleriyle, Fırtına Deresi de gürlemesiyle eşlik etti. Tersimize hareket eden dere, yukarı çıktıkça kol kol ayrılıyordu, şiddetinden ve köpüğünden hiçbir şey kaybetmeden bizi yaylaya kadar çıkarıp kendi yoluna devam etti. Derenin, yaylanın sessizliğini yırtan şamatası, gündüz gece bilmiyordu. İnsan bu sese bir alıştı mı, yokluğunda ne yapacağını bilemez, diye konuştuk aramızda. Tam bunu düşünmüşken, kötülüğü çağırır gibi, ertesi sabah elimize aldığımız gazetede hidroelektrik santrali nedeniyle derenin kollarından birinin tamamiyle kuruduğu yazıyordu. Köylüler, derelerinin gürül gürül akışına hasret kalmışlardı.
Türkiye'de, şu an ben bu yazıyı yazarken bini aşan sayıda hidroelektrik santral ve baraj inşa ediliyor. Sessizliğe ve susuzluğa mahkum edilenler, yalnız derenin bu kolunun kıyısındaki köyler değil. Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Karadeniz'de bir aydan daha uzun süredir seyahat ediyoruz ve başımızı ne yöne çevirsek, ülkemizin dev bir şantiyeye dönmüş olduğunu görüyoruz. Kepçeler birer kurtçuk gibi dağları oyuyor, silindirler kırılan kayaları ezip yol yapıyor. Akarsuların önlerine betonlar dökülüp setler çekiliyor. Eğer süregelen bir inşaat yoksa bile, çöp kamyonları gelip yüklerini doğaya boşaltıyor. Naylon poşetler, derelerin akıntısı ve rüzgarların esintisiyle kilometrekarelerce genişlikteki alanlara yayılıyor. Geleceğimizi düşünmeden bize enerji ve yol sağlama derdine düşenler, yalnızca insanına değil, böylece toprağına da hoyrat davranıyor.
Buralara gelip de biçilmiş tepeleri, susturulmuş dereleri görmedikçe, sizi bu yazıyla süregelmekte olan bir katliama ikna edebilmem mümkün mü, bilmiyorum. Ağaçlarımız dağlarına sımsıkı tutunmalı, köklerini besleyen derelerimiz özgürce akmalı, diyorsanız, Türkiye Su Meclisi'nin imza kampanyasına destek olmalısınız. Öncelikle bunu yapabiliriz. Çünkü eğer bu gidişata dur diyemez ve yaşamı koruyamazsak, sonucunda doğanın öfkesine karşı koyarak dindirebilecek hiçbir şey kalmayacak geriye.
Deniz Koç
yine nefis postlar ve fotolar, aslanlik ve kaplanlik tam gaz!
son mailiniza cevap yazmis, sizden yanit gelmeyince hafif telas yapmistim (o siralarki nispeten riskli guzergahiniz dolayisiyla), ama en azindan burada varliginizi gorunce sag ve de salim oldugunuzu biliyorum.
by emrah