Sınır kontrol binasının camlarını neredeyse baştan aşağı kaplayan flamaları gören bir an için “Nikaragua'nın bayrağı kırmızı-siyah mıydı?” diye tereddüt edebilir, ama hayır, sınır kapısında ülke bayrağından daha çok ve daha görünür bir şekilde bulunan bu bayrak, iktidardaki FSLN'nin bayrağı. Bir sınır kapısında ülke bayrağı ile ülkede iktidarda olan partinin bayrağını yan yana görmek şaşkınlık verici. (1)

İki bayrak tek vatan
FSLN'nin doğum yeri Leon'da Devrim Müzesi'ne gittik. Harap bir taş binanın giriş katı, duvarlara asılan ve geçen yılların sararttığı gazete kupürleri, fotoğraf ve şiir fotokopileri, bayraklarla kaplıydı. Müzede bize eşlik eden Edgardo, FSLN'nin “tercerista” grubunda olduğunu söyledi. İç savaşta tüfeği eline alıp Kontra'larla çatışan gruba verilen isim bu. Sloganları, Küba'nın “patria o muerte”sinden (vatan yahut ölüm) esinle “patria y libertad”, yani “vatan ve özgürlük”. Yine de, fotoğraftaki resme dikkatle bakarsanız, eli “machete”li bir tercerista'nın, bir “kontra”nın kafasını uçurduğunu göreceksiniz: (başka yerlerde olduğu gibi burada da) vatan için ölen de, öldüren de kutsallar hanesine yazılıyor.

Devrim Müzesi'nde
Müzede Edgardo'yla yaptığımız gezide, olanları canlı bir şahidinin ağzından dinlemiş olduk (zaten canlı olmasa şahit değil, şehit olurdu: Arapçada aynı kökten kelimeler). Silahı eline aldığında daha 15 yaşlarında olmalıydı. Yüzüne baktıkça, ne şartlar altında savaşa katılmış olduğunu düşünmekten alıkoyamıyorduk kendimizi. Çocuk yaşta birinin büyük bir kararlılıkla taraf tutması ve düşman ilan edilene şiddet uygulaması yetişkinlerle kıyaslanınca çok daha kolay. Acaba olgunlaştıkça fikirleri değişmiş miydi? (Belki de hasbel kader) Reagan yönetiminin beslediği Kontra'lara karşı durarak “iyi adam”ların yanındaydı, yine de insanın bir birey olmasına izin vermeyen bu kutsallar sisteminde şu an geldiği noktayla hayal ettiği ve uğruna kan döktüğü sonuç aynı mıydı acaba? Konuşmamız süresince sorguladığını hissedemedik. Müzeden ayrılmadan önce elimizdeki kitabı gösterdik. Yazarı, bizim için devrimin ikinci şahidiydi: Salman Rushdie. Sandinistlerle Nikaragua'da geçirdiği iki haftayı anlattığı The Jaguar Smile'ı okumamıştı. “Biz şiir seven bir milletiz,” dedi.

Kahramanlar

Leon'da Sandinist ruh

İç Savaş'ı tasvir eden duvar resminin önünde oynayan çocuklar
Portreleri ve büstleri şehrin sokaklarını dolduran, her gün tüyler ürpertici bir sirenle dakikalarca anılan şehitlerin en kıymetlileri şairlerdi elbet. Somoza'yı öldüren şair Perez'in ardından bir gelenek haline gelmişti. Salman Rushdie'yle konuşan Sandinist şairlerden biri, halka mesajı dolaysız iletmek için mükemmel bir araç olduğunu söylüyordu. Akılda kalıcı, ezberlemesi ve öğretmesi kolay; romanla karşılaştırıldığında mantıklı bir çözüm. Vatanına sevgisini şiirleriyle ifade ederek Sandinist devrime katkıda bulunan şairlerden biri de Gioconda Belli, ancak Edgardo'nun aksine zaman içinde devrimin gittiği yönden memnun kalmayarak yollarını ayıranlardan. Rushdie'nin kitabı Sandinistlerin davasını zekice yorumlar eşliğinde sunmakta başarılı olduğu için, Belli'nin ve onun gibi birey olma gayretindeki diğer kişilerin niye memnun olmadıklarını anlaşılabiliyor. İfade özgürlüğü, kadın hakları, sekülerlik için destek verenlerin üst üste hayal kırıklığı yaşayarak inançlarını yitirmiş oldukları belli. Onlar gidince geriye kalan, çoğu acemice duvar resimlerinden yansıyan ve şematik simgeler sistemi üzerine kurulu bir düzen.

Nikaragua'da bir otobüsün içindeki süslemelerden detay

Kutsallar
Leon'dan yine emektar Amerikan okul servisi Bluebird'lerden biriyle Granada'ya doğru yola çıktık. Her zamanki gibi, -şoförünün gözbebeği olarak- süslenmişti ve metrede bir duraklayarak yolcu topladı. Granada'da kaldığımız otelin girişindeki iki resim ilgi çekiciydi. Che, resminde değişime uğrayarak yanında duran İsa'nın halesini kapmış ve onunla özdeşleşmişti sanki. Nikaragua'da, Küba'daki devrimin aksine dini kurumlarla omuz omuza bir devrim gerçekleştiğinden, geleneksel Orta Amerika dinibütünlüğü yeni ikonlarla devam ediyordu.

Concepción Volkanı

Maderas Volkanı
Costa Rica'ya doğru ilerlerken Omatepe Adası'ndan geçtik. Feribotla adaya yaklaşırken, günbatımı sırasında simetrik Concepción Volkanı'nın üstüne pamuk gibi toplanmış bulutun görüntüsü çok hoştu. Adadan ayrılırken, Maderas Volkanı ise tütüyor gibi görünüyordu. Onları da son fotoğraf olarak ekleyelim.
Bir Deniz Koç ve Barış Pala ortak yazısı
(1)Fotoğrafları inceleyip yazıyı okumadan evvel geri plana biraz göz atmakta fayda olabilir: İspanyol koloni dönemi bitip de kısa ömürlü Orta Amerika Federasyonu dağıldıktan sonra 1838'de bağımsızlığını kazanan ülke 20. yüzyılın başlarına kadar Amerika Birleşik Devletleri'nin güdümünde ya da işgalinde bir yüzyıl geçirir. 1930'lu yıllardaki işgali sırasında ordunan ayrı olarak Ulusal Muhafızlar (UM) adı altında bir güvenlik teşkilatı oluşturan ABD, eğitimini ABD'de almış UM komutanı Somoza'nın, ülkedeki Amerikan varlığına karşı başlayan gerilla hareketinin direnen tek temsilcisi Augusto Cesar Sandino'yu öldürtmesi ve güvenilirliği tartışmalı 1937 seçimlerini kazanarak ülkenin başına geçmesiyle rahatlar ve dizginleri Somoza'ya bırakır. UM'yi kişisel ordusu gibi kullanan Somoza kısa sürede ülkeyi sıkı bir cendereye almayı başarır. 1956 yılında şair Rigoberto Lopez Perez'in Leon'da katıldığı bir resepsiyon sırasında öldürdüğü baba Somoza'nın yerini oğulları doldurur. Luis Somoza'nın kalp krizinden ölmesini takiben Anastasio Somoza ülkenin tek lideri olur. Managua'yı yerle bir eden 1972 depremi sonrası Somoza'nın uluslararası kuruluşlardan gelen yardımları kendi kasasına aktarmasıyla artan huzursuzluk, ismini Sandino'dan alan FSLN'nin (Frente Sandinista de Liberacion Nacional – Sandinist Ulusal Özgürlük Cephesi) halk arasında destek bulmasını sağlar. Silahlı mücadele ve sosyal örgütlenmeyi bir arada götüren FSLN güçlenirken, sadece kendi cebini düşünmeye başlayıp ülkenin zengin kesiminin de desteğini kaybeden Somoza Temmuz 1979'da ülkeyi terk eder ve FSLN yönetimi devralır. Devrimi takip eden 5 yıl boyunca ülkeyi yöneten FSLN, 1984'deki seçimleri kazanır 10 yıl boyunca bir yandan devraldığı çökmek üzere olan ekonomiyi düzeltmeye çalışıp, eğitim ve sağlık konularında ilerleme kaydetmeye çalışırken bir yandan da ABD tarafından finanse edilen Kontragerilla ile savaşmak zorunda kalan FSLN 1990 yılındaki seçimleri kaybeder. 2007 yılındaki seçimlerde birinci parti olmayı başaran FSLN'nin devrim yıllarındaki lideri Daniel Ortega ülkenin başkanı olur. Yandaşı olsun olmasın, birçok Nikaragualı için FSLN'nin bir siyasi parti olmaktan öte anlamlar taşıdığı aşikar.